Karamsar Kehanetlere
Işık Tutmak

Berbat bir hafta geçirdik. Pandeminin, ekonomideki kötü gidişin, adaletsizliğin, eşitsizliğin yarattığı stres yetmezmiş gibi, bir de güzel İzmir’imizi vuran depremin acısı dağladı yüreklerimizi.

Bütün bu olumsuzlıklar nedeniyle, çoğumuz gelecek konusunda endişeli ve umutsuz hissediyor. Çünkü, çok azımız kendimizi ve çevremizdekileri güvende tutmak için, “elimizden gelenin en iyisini yapmanın” ötesinde, gerçek bir kontrole sahibiz. 

Türkiye Raporu’nun anket verilerine göre, halkın büyük çoğunluğu ülkenin geleceği hakkında endişeli  Ayrıca ekonomi ve pandeminin daha da kötüye gideceğini, mahkemelerin de siyasi etki altında olduğunu düşünüyor. 

Ve olumsuz rakamların sayısı aydan aya artıyor. Bu kollektif mutsuzluk, genel bakış açımıza bulaşıyor : Karamsarlaşıyoruz. 

İşi Mizaha Vurmak

 

Bunun üzerine, toplum olarak işi mizaha vurmaya meylediyoruz. Özellikle sosyal medya mecralarında, içinde bulunduğumuz zorlayıcı durumları tiye alan onlarca içerik, tweet, caps vs. üretiliyor.

Her türlü olumsuzluğa otomatik bir tepki gibi, espri yaparak karamsarlığa ışık tutuyoruz. 

Mesela, gerçek hasta sayısını bile açıklayamayan Sağlık Bakanlığının, trajik halinden utanmayıp, pandemi başından beri yayınladığı saçma sapan esprili mesajlar ve bunlarla ilgili milyonlarca esprili cevap…

Mesela, sosyal medyada yayınlanmış herhangi bir resmi belge ve eli kalem tutan çoğu kişinin sanki birincil sorun oymuş gibi, metindeki yazım hatalarını belirten nükteli paylaşımları…

Mesela, aniden ortadan kaybolan ekonomi ve maliye bakanının başına ne gelmiş olabileceği ile ilgili yapılan espriler…

Evet, toplum olarak yaşadıklarımız bir çok yönüyle trajikomik; yukarıda kurduğum cümlelere baksanıza: “Ortadan kaybolan maliye bakanı”…

Fakat, yaşadığımız tüm trajedilerin sebebi olan, önlenebilir çarpıklıklarla, sadece tiye alarak başetmeye çalışmak, bireylere ait bazı sıkıntılara işaret etmiyor mu?

Sağlıklı toplumlarda, protestolara ve sert eleştirilere sebep olacak olan ve ciddiyetle karşılanan bu tür olaylara, bizim toplumumuzun çoğunun sulu esprilerle karşılık vermesi ne anlama geliyor? Espritüel olduğumuz mu? ya da çok zeki?

Bence, yaşanan trajik bir olay sonrası, sosyal medyada espri yapma yarışına girmemizin önemli bir nedeni de:

 “Diğerlerinden” ayrı olduğumuzu, olayları fark edebildiğimizi, dolayısıyla bizim onlardan daha zeki, daha farkında, daha üstün olduğumuzu göstermek istememiz. 

Yaptığımız esprili yorumlara beğeni aldıkça da, bilinç dışımızda olmak istediğimiz “Kül yutmaz, mükemmele yakın kişi” imajına yaklaşmamız. 

Mizah elbette güzel. Ancak, gerçek hayatta canımızı yakan, üstelik kronik hale gelmiş ve sonuçları çok ağır olan sorunlarla, sürekli komiklik yoluyla başa çıkmaya çalışmak bence trajik bir sonucuna işaret ediyor:

Belki de toplum olarak, psikolojik sağlığımız pek de iyi değil…

Toparlanmalıyız

 

Ama çaresiz değiliz. Yaşadığımız acımasız gerçekleri değiştirmek için yapabileceğimiz çok az şey olsa da, onlarla yüzleşmek için kullandığımız zihniyetimizi değiştirebiliriz. 

İki şey yaparak, olumsuz bir durumla ve gelecekle ilgili karamsar duygularla başa çıkma becerimizi geliştirebiliriz.

1. İÇİNİZDE BİR MAHKEME KURUN
Karamsarlık genellikle gerçekliği çarpıtıyor .

“Bilimsel araştırmalar, gelecek hakkında sahip olduğumuz olumsuz varsayımları dile getirmeyi ve onları gerçekçi nedenlerle ortaya koymayı tavsiye ediyor”

İşte bir örnek: Berlin’de yaşıyorum. Her sene Türkiye’ye gelmek için (her gurbetçi gibi) gün sayarım. Ancak Koronavirüs nedeniyle bu sene gidemedim. Sevdiklerimi sadece kamera önünde görebiliyorum. Üstelik, deprem gerçeği ve ebeveynimin sağlıkla ilgili problemleri var.

İzmir depremi olduğu gün kendimi, muhtemelen bir daha asla onları göremeyeceğimi düşünürken buldum; sonsuza dek buraya hapsolmuş gibi hissediyordum.

Bu kötümserlik, Türkiye’ye 9 Kasım’dan itibaren uygulanacak seyahat uyarısı ile ilgili haberlerle ve deprem haberleri ile de iyice besleniyordu.

Ben de bunu, geçerli gerekçelerle ve yüksek sesle ortaya koymayı denedim. Aslında, “seyahat uyarısı” Türkiye’ye gitmeyi yasaklamıyordu; sadece seyahatlerin hastalık kapmak konusunda tehlikeli olduğunu vurguluyordu. Ebeveynimin sağlıkla ilgili son kontrolleri de oldukça iyiydi ve yaşadıkları yerde güvendeydiler. Üstelik önümüzdeki yıl yazın Türkiye’de olma şansımız çok yüksekti.

Muhtemelen, sizin geleceğiniz de en karanlık anlarınızda düşündüğünüzden daha parlaktır, bu yüzden: 

“Karamsarlığınıza akılsız iyimserlikle yada aşırı doz mizahla değil, geçerli gerçeklerle itiraz edin”

En kötü durum senaryosu için sağlam bir mahkeme kurun ve bunu bir avukat gibi kendi kendinize tartışın. Ve sizi endişelendiren şeyler hakkında daha az okuyun/izleyin/dinleyin. 

Bunun zor olduğunu biliyorum. Ancak, muhtemelen yeni bir şey öğrenmiyorsunuz; bunun yerine gelecek hakkında biraz daha kesinlik kazanmaya çalışıyorsunuz, ki bu imkansız…

2. KISITLAMALARI KAZANIMA DÖNÜŞTÜRÜN

Karamsarlığınızın nedenlerini listeleyerek her sorunu incelemeye başlayın ve bunları olduğu gibi kabul etmek yerine, nasıl değiştirebileceğinizi düşünün.

Örneğin, Covid19 sebebiyle, en çok duyulan şikayet, normal bir şekilde çalışamama veya işin kaybedilmesi. Alışkın olduğumuz standartları aniden kaybetmek, bizi sıkışmış gibi hissetiriyor. Bu son derece anlaşılabilir.

Bu durumda faydası olabilecek en önemli psikolojik cevap, üretkenliğin tanımını değiştirmektir. 

Çoğumuz, “belli mesai saatlerinde, para karşılığı yapılan işe sahip olmak” etrafında dönen çarpık bir üretken yaşam kavramına sahibiz. Bazılarımızın bu konuda çok az seçeneği var, ancak çoğumuz, iş sorumluluklarını yerine getirmek için gerekenden daha fazla çalışıyor. 

Birçok işin birçok yönü, salgın nedeniyle daha da zorlaştı; biliyorum. Ancak yine de, gerçekten üretken bir yaşamın diğer kısımlarına dikkatinizi yoğunlaştırabilirsiniz.

Egzersiz için hedefler belirleyebilir, yeni beceriler edinmeye çalışabilir, dil öğrenmeyi deneyebilir, sevdiklerinizle kaliteli zaman geçirebilir veya meditasyonda zihninizi evcilleştirmeyi öğrenebilirsiniz.

Bu, uzun vadede sizi ödüllendirecek ve pandemi bittiğinde daha sağlıklı, daha mutlu bir denge kurmanıza yardımcı olabilecek türden bir üretkenliktir.

Böylece Kişisel Girişim Yaklaşımına uygun hareket etmiş olursunuz. Karamsarlıkla yüzleştikçe, onu hayatımızda daha genel bir şekilde görmeye ve yönetmeye başlayacağız.

Bizi daha zor zamanlar beklese bile, bugün öğrendiklerimiz daha sonra bize yardımcı olacaktır.

Gelecek umutsuz hissetirdiğinde ne yapmalıyız? I The Atlantic

Deprem Tehlikesine Karşı Taşınamıyorsak Ne Yapmalıyız?

 

Sevgili Nilay Örnek’in Prof.Dr. Naci Görür ile İzmir depreminden önce yaptığı söyleşide, başlıktaki soruya cevap aranıyor. 

Prof.Dr.Naci Görür-Nasıl OlunurI Spotify

Olumsuz Duygularınızı Dile Getirerek Tanımlamak, İyileştiriyor

 

Bu aslında, üstte bahsettiğim, “içinizde bir mahkeme kurun” önermesini destekler nitelikte bir makale.
“Kendi negatif duygularımızla baş etmeye çalışırken de sıklıkla içinde bulunduğumuz durumu farklı perspektiflerden görmeyi, önemini azaltmayı veya kendimizi bu durumun üstesinden gelebilecek kadar güçlü olduğumuza inandırmayı deniyoruz. Peki size, gerçek bir duygu regülasyonu yöntemi olduğuna belki de inanmayacağınız bir başka yaklaşımın mevcut olduğunu söylesem? Evet, bildiniz. Duyguları isimlendirmek!”

Yumuşatmak İçin İsimlendir I Ece Aybike Ala

Eski Hollywood Yıldızlarını Özleyenlere Dizi Önerisi

 

Bu aralar, izleyecek bir şey pek bulamıyorum. Ancak “The Undoing” ilgimi çekiyor. Henüz sadece üç bölümü yayınlandı. Harika bir baş yapıt diyemeyeceğim, ancak hoşuma giden bir şeyler var. 

Dizi, gerlim türünde. Konusu ise son derece sıradan. Ne var ki, sanırım Hollywood’un eski “feel good movie” lerinin geçtiği ortamları, güzel kadınları ve adamları özlemişim. 

Bu dizisizlikte, hafta sonu için güzel bir seçenek olabilir.
The Undoing I You Tube

Bu haftalık bu kadar. Önümüzdeki hafta görüşmek üzere. 

Kendini Keşfet’de bu hafta “Duygusal Yorgunlukla Başa Çıkmak” var, aşağı kaydırın. 
Yayınımızı beğendiyseniz arkadaşlarınızı davet etmeyi unutmayın.

Melis,

Yeni Hayat

Duygusal Yorgunluğunuzu Dinlendirin

Yorgun hissediyoruz. Kiminle konuşsam, “Nasılsın?” sorusunun cevabı çoğunlukla: “Yorgunum” 

Burada, boğuştuğumuz şeyleri, bir daha tek tek sayacak değilim.

Sadece diyeceğim o ki; COVID-19’un en önemli özelliklerinden biri yorgunluk olsa da, sürekli olarak yorgun hissetmemiz için virüsün bulaşmasına gerek yok. 

Herşeye rağmen, yorgunluğunuzun varsa tıbbi nedenlerini ortadan kaldırdıktan sonra, dinlenmek için birkaç kolay adım atabilirsiniz.

Kriz Yorgunluğu

 

Egzersiz sonrası yaşanandan, zor bir metni okuduktan sonra zihinde hissedilene kadar, herhangi bir efor sonrası oluşan bir çok yorgunluk çeşidi var.

Ancak bu yorgunluk biçimlerinden hiçbiri, uyku yeteneğinizi yok etmez veya uzun süreli yorgunluğa yol açmaz.

Her zaman kendinizi yorgun hissediyor ve neden diye merak ediyorsanız, iş ve sosyal yaşamdaki tuhaf dalgalanmalara bağlı olarak, büyük ihtimalle bir “duygusal yorgunluk” yaşıyorsunuz.

Ancak çoğu zaman buna ek olarak, “fiziksel olarak yorgunluk veya uyuşma hissi” de yaşıyoruz. Ve bu his, pandemi koşulları nedeniyle dünya çapında tüm insanları etkiliyor. 

Amerikalı bilim adamları, bu özel duygusal tükenme durumunu kriz yorgunluğu olarak adlandırıdılar. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden araştırmacılara göre bu:

 “Vücut bunalmış ve stresli hissettikten sonra uyum sağlamaya çalışırken ortaya çıkan bir fenomen”

Görünen o ki, araştırmacılar bu konuda oldukça endişeli. Çünkü, salgın başladığından beri, bedenimiz evrimsel kodlarla cevap vermeye çalışıyor: Savaş yada kaç. Bunun için sürekli kortizol ve adrenalin salgılıyor.

Ancak, kaçabilecek bir durumumuz olmadığı ve tehlikenin sürdüğünü bildiğimiz için, bu hormonlar bedenimizde birikiyor. 

Yüksek kortizol seviyesi, uykusuzluk başta olmak üzere, depresyon, anksiyete, kilo alımı, yüksek tansiyona ve hatta kemik kaybına yol açan Cushing sendromu’na neden oluyor.

Bu, kriz yorgunluğunun bedenimize kestiği bir fatura. Ve uzmanlar, önlem alınmazsa, küresel çaptaki bu rahatsızlığın,  intihar oranı, alkolizm ve madde kullanımında artışa neden olabileceğini vurguluyorlar.

Peki dinlenmek için ne yapabiliriz? Bunun için, sirkadyen ritmimizi takip etmeye çalışmak en önemli adım olarak görülüyor.

Yorgunluğunuzla Savaşın

 

COVID-19 öncesi rutinlerimiz vardı ve düzenli olarak iş ve ayak işleri için evden çıkıyorduk. Bu, hem hareketi hem de günlük güneş ışığına maruz kalmayı sağlıyordu. Zira araştırmacılar, her ikisinin de sirkadiyen ritimleri stabilize ettiğini söylüyor

Dolayısıyla, dışarıda geçirilen zamanı da içeren günlük bir rutini yeniden başlatmak büyük bir fark yaratabilir.

Ek olarak, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak ve şekerleme ve alkol gibi uyku bozucuları sınırlamak da daha iyi dinlenmeye zemin hazırlar.

Ve sonra uykunun kendisi var: tutarlı bir uyku ve uyanma zamanı ile onu yeniden düzenleyebiliriz. Yatağa girmeden bir saat önce mavi ışık (gün doğumuna benzer) yayan tablet, tv, telefon gibi kaynakları kapatın. Bunun yerine, derin nefes egzersizleri deneyerek , meditasyon yaparak, lamba ışığında kitap okuyarak veya sıcak bir banyo yaparak rahatlamayı uyku öncesi rutininizin bir parçası haline getirin .

Sağlıklı günlere,

Görüşürüz.

Kendini Keşfet

Not: Yayınımızı beğendiyseniz, lütfen paylaşın.