Hikayenizi Yazmaya Başlayın

Benlik, insanın kendi kendine anlattığı bir hikayedir. 

Bir süredir kafam bununla meşgul ve geçtiğimiz günlerde Twitter’de, sevgili Yalın Alpay’ın şu sözlerine denk gelince, bir çeşit aydınlanma yaşadım:

“Algıladığımız dış dünya: Duyularımıza çarpan ham ve muğlak sinyalleri biçimlendiren, geçmiş deneyimlerimiz ve gelecek beklentilerimiz. Gördüğümüz haliyle dünya: Her birimizin yıllar içerisinde ağır ağır inşa ettiği bir yapı.”

İster bir sinir bilimciye danışın, ister bir Sufi ile konuşun veya filozof David Hume‘un fikirlerini inceleyin ya da Eckhart Tolle’nin  “Var Olmanın Gücü” kitabını okuyun , aşağı yukarı aynı şeyi görürsünüz : Benlik bir yanılsama dır.

Var Olmanın Gücü I You Tube (sesli kitap)

Kişilik Değiştirilebilir mi? I The Atlantic 

Bu konuda aykırı bir şeyler için:

Benliğimiz bir  yanılsama mı?I Psikoloji Arşiv

Kendi Hikayenizi Değiştirebilirsiniz

Yaşadığımız hayat, hepimizin geçmişinden damıtılan birer hikaye. Bizi üzen şeylere neden üzüldüğümüz, güldüren şeyleri neden komik bulduğumuz vs. doğduğumuz andan beri sayısız parametre hakkında beynimizin aldığı notların sonucu.

Bilişsel sinirbilimci Bruce Hood bunu şu şekilde ifade ediyor:

Kim olduğumuz kendimizin hikayesidir – beynimizin yarattığı inşa edilmiş bir anlatı.

Bu, iyi bir şey. Çünkü gelecek için, yaşamakta olduğumuz hikayemizi değiştirebileceğimiz anlamına geliyor. Hayat hikayeniz içinde, şu andan itibaren, hayatı farkındalıkla ve neşeyle deneyimleyen bir kahramana dönüşebilirsiniz. Veya en azından, şimdiye kadarkinden farklı bir şekilde, farklı türde, başka bir kahraman olabilirsiniz .

Bunu zaten ilk defa şimdi duymadınız değil mi? Hepimizin gözünün önünde farkındalıkla ilgili kitaplar, mesajlar bolca mevcut. Yine de hal böyleyken, çoğunlukla bununla ilgili harekete geçmiyoruz.

Bunun yerine, başımıza kötü bir şeyin gelmesini engellemeye çalışarak yaşıyoruz.

Yalnız kalmamak için, sürekli bizi aşağı çeken o kişiyle arkadaşlığımızı sürdürüyoruz; oturduğumuz evden memnunken, herkesten geri kalmamak için, bankadan ev kredisi çekiyoruz; Korona şartları sebebiyle maaş almadığımız halde, zaten nefret ettiğimiz o işte çalışmaya devam ediyoruz… 

Böylece uymamız gerektiğini düşündüğümüz güvenli senaryoyu izlemeye devam ediyoruz. Hayatımız bu senaryonun dışına çıktığında ise, bunu bizi geliştirecek bir fırsat olarak değil, bir haksızlık yada felaket olarak görüyoruz.

Ama aslında bu sözüm ona güvenli diye sürdürdüğümüz bu çaba, hayatımızın korkunç bir film olmasını sağlamaktan öteye gidemiyor. Hayatımızda harika bir takım değişiklikler yapabilmek için, ille de  hayatın sillesini yemeye ihtiyaç duyuyoruz.

Kendi işimizi kurmak için, çok sevilen eşten dramatik bir şekilde ayrılmak, sigarayı bırakmak için korkunç bir hastalıkla burun buruna gelmek, yarıda bıraktığın üniversiteye dönmek için çalıştığın işten kovulmak gibi.

Yani, bizi günlük rutinimizin dışına çıkaran ve  aslında daha çok bizim olan bir geleceğe doğru harekete geçmeye zorlayan, kontrolümüz dışındaki başka bir olaya ihtiyacımız var .

Bayanlar baylar, Kurguda buna kışkırtıcı olay deniyor. Ve bu olmadan, sürükleyici bir hikayeniz olamıyor:

Teşvik edici olay, ana eylemi başlatan anlatı olayıdır. Genellikle hikayenin ilk perdesinde ortaya çıkar ve ana karakter için önemli bir şey ifade eder, büyük olasılıkla tüm hayatlarını etkiler.

Ama bekleyin… Öyleyse hikayemizin ilk perdesini geçmiş olabilir miyiz?

Geçmiş, şimdiye kadar oynadığınız karakterin arka plan hikayesiydi. Ve tam şu anda, yeni bir hikayede başrol oynuyorsunuz. Soru şu ki, bu hikaye ne kadar ilgi çekici olacak?

2020’nin ilk yarısı bütün Dünya’ya ve bize büyük kışkırtıcı olaylar sundu. Kaos yüzünden umutsuzluğa kapılmak yerine, bu zamanı değişim fırsatı olarak değerlendirebilirsiniz. Bu yıla, yaşamak istediğiniz hayatın katalizörü haline gelen, çılgın olaylar dizisi olarak bakabilirsiniz.

Bir filmin aksine, hikayeniz olayların nasıl sonuçlanacağına bağlı değildir. Kişisel anlatınız ve hayatın kendisinin anlamı, yaşam deneyimidir . Ve bu deneyim, hemen şimdi başlayarak sizin şartlarınıza göre hazırlanmalıdır.

“Başarı” dediğimiz şey genellikle başkası tarafından yazılan bir senaryoyu takip eden bir hikaye. Senin hikayen nedir? Unutma, şu anda başlıyor.

Üç Güzel Şey

Bir link

Buraya, geçtiğimiz hafta okuyup ilginç bulduğum bir linki bırakıyorum:

“Hayatım Anlamsız Oldu” I Psychology Today

Yazı, orta yaş krizinin belirtilerinden biri olan, ne kadar başarılı olursanız olun bunun tamamen anlamsız olduğu hissi ile ilgili. Sanırım bununla başa çıkmanın anahtarı, oldukça yaygın olduğunu anlamak ve ardından ileriye giden yol için kendi hikayenizi yazmaya devam etmek.

Bir dizi

Ted Lasso insanı çok iyi  hissettiren bir dizi. Aşağı yukarı bizim yaşlarımızda bir adamın, hayatının alt üst olmasına rağmen, sürekli pozitif kalabilmesini ve ışığını insanlara yayabilmesini anlatıyor. Yeniden başlamanın sadece başlarken zor olduğuna dair bir romantik bir komedi.

Ted Lasso I You Tube (Official Trailer)

Bir kitap

Öfke Dansı, benim çok etkilendiğim bir kitap. Yazarı Dr. Harriet Lerner, kadının öfkeli ve suçlayıcı bir konumdan, kendi karmaşasıyla yüzleşmeye doğru yaptığı yolculuğu anlatıyor. Öfkenizi yapıcı bir güce dönüştürerek yaşamınızı yeniden şekillendirebilmeniz için rehber niteliğinde.

Öfke Dansı I Idefix

Gözde aşağıda, Öz Farkındalık tan bahsediyor, aşağı kaydırın.

Görüşürüz

Yeni Hayat-

Melis Çolak

Not: Rafineri’nin bu sayısını size birisi mi iletti? Buraya kaydolarak bize katılmanızı çok isteriz .

Kendinizin Farkına Varın

Gözde Üsküp Yaltı tarafından,

Biliyorum, yukarıda “Benliğin kendimize anlattığımız bir hikaye” olduğundan bahsettik. Ancak ben (hikaye de olsa),  şimdi ve şu anda, olduğumuz kişiyle -gerçek anlamda- tanışmanın  iyi olacağı kanaatindeyim. Zira, elimizde ne olduğunu bilmiyorsak, neleri değiştirebileceğimizi nasıl saptayabiliriz ki?

Kendimizi tanımanın, tanıdığımız bu kişiyi geliştirmenin en temel adımına: Öz farkındalık deniyor ve kısaca şu şekilde tanımlanıyor:

“Öz farkındalık, düşünme ve iç gözlem yoluyla kendinizi net ve nesnel bir şekilde görme  yeteneğidir.”

Gerçi, kişinin kendine tamamen tarafsız yaklaşması pek mümkün olmasa da, tarafsızlığa yaklaşabildiğimiz ölçüde  öz farkındalık  dereceleniyor.

Kişisel Farkındalık Teorisi

Bu teori, insanların düşüncelerden oluşan bir varlık değil, düşüncelerini gözlemleyen bir varlık olduğu fikrine dayanır. Yani, günlük yaşamda öz farkındalık pratiği içinde olan birisi,  kendi içine dönerek, kişisel doğruluk standartlarına uygun olarak davranıp davranmadığını denetler.

Hareketlerimizi, kendi doğruluk standartlarımızla karşılaştırdığımızda, iki sonuç elde ederiz: ya gerektiği gibi davranıyoruzdur, ya da tutarsızısdır. Tutarsızlığı fark ettiğimizde ise, gene iki tür hareketi seçiyoruz:

  1. Kaçmak
  2. Tutarsızlığı gidermek için çalışmak ki; bu, bizleri başarıya götüren yoldur.

Nasıl yanıt vermeyi seçtiğimizi etkileyen temel faktör ise:

Tutumumuzdaki değişikliğin nasıl sonuçlanacağını düşünme biçimimizdir. Hareketimizi düzeltemeyeceğimize inanıyorsak, kaçıyor; düzeleceğine inanıyorsak harekete geçiyoruz.

Çok basit bir örnekle açıklayacağım: Bir arkadaşımın ciddi kilo problemi vardı. En ünlü diyetisyenleri de, popüler diyetleri de denemiş, ancak her defasında, başlangıçta verdiği kiloları misliyle geri alıyordu. Tanıdık geldi değil mi?:)

Sonra, kendi öz farkındalık pratiği içinde, diyete ve spora başlaması gerektiğini, neyi yiyip neyi yememesi gerektiğini aslında gayet iyi bildiğini fark etti. Ancak, her diyet başlangıcında biraz başarıya ulaştıktan sonra, beynindeki küçük kız ona şöyle diyordu:

“Hiç boşuna uğraşma, sen doğuştan şişmansın. Herkes seni tombik seviyor”

Bu ses, muhtemelen çocukluğunda bilinç altına yazılmış, arkadaşımın zaten başaramayacağımı düşündüren inançtı. Bunu fark ettikten sonra, diyetini daha doğru yönetebildi ve şu anda olmak istediği kiloda ve bedeniyle barışık.

Öz farkındalık oluşturmanın ve geliştirmenin yolları

 
Öz farkındalık oluşturmanın ve uygulamanın birçok yolu vardır, ancak işte en etkili yöntemlerden bazıları:

1. Farkındalık ve Meditasyon Yapın

Farkındalık, düşüncede veya hayallerde kaybolmak yerine, o anda mevcut olmayı ve kendinize ve çevrenize dikkat etmeyi ifade eder.

Meditasyon, dikkatinizi nefesiniz, mantra veya his gibi bir şeye odaklamak ve düşüncelerinizin onlara tutunmak yerine sürüklenmesine izin vermektir.

2. Yoga Yapın

Yoga, hem fiziksel hem de zihinsel bir uygulamadır. Vücudunuz esnerken ve eğilirken, zihniniz disiplini, kendini kabul etmeyi ve farkındalığı öğrenir.

3. Düşünmek için Zaman Ayırın

Bu birden çok yolla yapılabilir (günlük tutma; bir sonraki ipucuna bakın) ve kişiye göre özelleştirilebilir.(Yürüyüş yapmak, yazı yazmak, bulaşık yıkamak, duş almak vs.) Önemli olan, standartlarınızı nerede karşıladığınızı, nerede başarısız olduğunuzu görmek için düşüncelerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı gözden geçirmektir.

4. Günlük tutma

Günlük tutmanın yararı, düşüncelerinizi ve duygularınızı tanımlamanıza, netleştirmenize ve kabul etmenize izin vermesidir. Ne istediğinizi, neye değer verdiğinizi ve sizin için neyin işe yaradığını keşfetmenize yardımcı olur.

5. Sevdiğiniz insanlara sorun

Kendimizi içeriden tanıdığımızı hissetmek çok önemlidir, ancak dışarıdan geri bildirimler de yardımcı olur. Ailenize ve yakın arkadaşlarınıza sizin hakkınızda ne düşündüklerini sorun.

Ve günün sonunda, sizin için en önemli şeyin kendi inançlarınız ve duygularınız olduğunu unutmayın!

Bu konuda daha fazlası için:

Kişisel Farkındalık Nedir ve Neden Önemlidir?I Positivepsychology

Öz farkındalık Nedir I Live to Bloom (Arzu Özev

Öz Serisi-1: Öz-Farkındalık /Giriş I Medium Türkiye

Görüşmek üzere,

Kendini Keşfet

Gözde

Not: Bültenimizi sevdiyseniz arkadaşlarınıza da gönderebilirsiniz.